Köprüden önce son çıkış.


Kendimle olan savaşımı durdurmak ve sorunlarımı çözmemek için tipik olarak hep kendimi başkalarının sorunlarını düzeltmeye adadım. Hatta bu konuda en yakın arkadaşlarımdan defalarca kez uyarı aldığım oldu. Varımı yoğumu ortaya koyup, kendimi unutup sonsuz bir adama ile sorunları çözmeye odaklandım. Adadıklarım ne halde diye sormayın, zira bir tanesi gerçek anlamda delirdi. İşte bendeki kopuş ya da akıllanma burada başladı.

Şimdiki yazacaklarımdan ve okuyacaklarınızdan dolayı sakın beni ayrıştırıcılık ile suçlamayın çünkü bunun örneği ile çok kez karşılaştım. Çok yakın arkadaşlarımdan bir tanesi boşanmış ve sorunlu ebeveynlerin gölgesinde toksik bir ilişkinin kucağında hırpalanıp duruyordu. Tabii ben durur muyum, asla. Hemen onu benim sonsuz güvenli kollarımın arasına aldım, gece gündüz kapanmayan telefonlar, her fırsatta görüşmeler ve üzerine aynı iş yerinde çalışmalar falan derken olay iyice çığırından çıktı. Tabii gündem meşhur toksik ilişkimiz, bu konuda harikulade deneyimleri olan ve bilir kişi olan (!) ben, bu işi çözerim diyerek başladım. Başladık ama nasıl bir başlayış sormayın, sonumuz tarikat hocalarında bitti. Düşünsenize bir gün internette dolaşırken saçma sapan dini ritüel diye dans eden mi ne deniyorsa artık orada beni görüyorsunuz. Şaka yaptığımı düşünenler olursa çok alınırım. Şahsen tam olarak böyle bir şey ile karşı karşıyaydım.  

Kızımızın sevdiği adam son zamanlarda bu tarikatlara giriyor ve çocuk gerçek anlamda bir değişime uğradı. Ve bu bahsettiğim kişiler prestijli okullarda yetişip, aklı başında iki kelam eden insanlardı. Bizzat tanıyıp, başıma böyle bir şey gelmeseydi ve bunu bir başkasından dinleseydim asla inanmazdım. Arkadaşım, erkek arkadaşının olaylarını anlattıkça ağzım açık kala kala dinledim. Gerçek bir şoookkk içerisindeyim, böyle bir şey olamaz falan diye inanamıyorum. Aradan zaman geçiyor, olayları anlayalım falan diye beklerken, zeki kızımız ben bir şey yaptım diye kendinin de gidip o garip tarikatla konuştuğunu falan anlatmaya başlayor. Yok artık diye diye dinliyorum. Saatlerce bunların saçmalığından bahsetmiştik ve ne olmuştu? Orada bu insanlara neler yapıyorlar da bu aklı selimler bu hale geldi. Ve işin garip yanı bir sonraki ‘toplantı’ dedikleri o saçma yere beni de çağırdılar. Düşüncesi bile çok korkunçtu ve asla gelemem diye kabul etmedim tabii ki. Ama sürekli oradan bana broşürler falan geliyor, anlatılıyor derken patladım. İnsanın gerçek evladı olsa kafayı yer. Kendimle zorum ne, ben neden bu yolu seçtim diyerek bir güzel akıllanmaya başladım. Gerçekten köprüden önce son çıkış oldu benim için.

Eğlenerek yazımı okuyorsanız bilin isterim ki yaşarken hiç eğlenceli değildi. Evren yaptığım annelik için yüzüme tokatı vurdu, artık akıllan ve uzaklaş diyerek kendimi bu işin içinden kurtardım. Biraz uzun sürdü ama geç olsun güç olmasın. Umarım şu an hala beyni yıkanmıyordur diye temenni ediyorum ve ikinci annelik vakama geçiyorum.

Size kısa bir vaka daha anlatmak isterim. Ve eğer öh be kızım sende akıllanmamışsın ama hak ettin bunları, diyorsanız çok haklısınız. Ben biraz geç anlarım. Çok sıkıntılı iş sürecinden geçtiğim dönem oldu, bilen bilir iş konusunu daha yeni halledebildim ve geçtiğimiz sene bu konu tam bir felaketler silsilesiydi. Yine bir işten çıkıp, hayallerimin ajansı olduğunu sandığım diğer işe girdim. Burada bahsedeceğim arkadaşım hala hayatımda ve biraz da sitem konuşmaları bunlar. Aynı dönemde aynı sorunlar ile boğuşan iki genç kız olarak sonsuz ve hızlı bir dertleşme sürecine girdik ama nasıl bir hız sormayın gitsin akşam eğlenmeler, sabah ağlamalar, özel ilişkilerin dertliliği falan derken aynı zamanda yaşadığımız sorunlardan dolayı el ele tutuşup pandeminin başladığı zaman işten ayrıldık. Gece gündüz iyi ki yaptık falan derken yine duygu çöküntüleri baş göstermeye başladı ve ben biraz daha manevi, spritüel konulara yöneldim. Dedim bizim sorunları kökten çözeceğim. Bu sefer tebrik edebilirsiniz çözdüm ama kendiminkini değil. 

Yalnız gerçekten bunları burada anlatırken çok eğlenceli oluyormuş. Sabah akşam Skype görüşmeleri, konuşmalar, hayallere nasıl adam atacağız… hepsine çözüm arıyoruz ama burada hakkımı yemek istemiyorum ki zamanında yemişliğim çoktur o yüzden kendimi unutup teselli işini devraldım. Kendisi bu konuda ne der bilemiyorum. Her neyse sabah akşam kişisel gelişim yazıları, meditasyonlar derken benim güzel arkadaşım el ele girdiğimiz, zorlu olan bu yoldan tam gazı alıp bu sürecin içerisinden mutlu bir birliktelik elde edip çıktı. Hatta güzel haberler gelince karşılıklı mutluluktan ağlamışlığımız var. Sonrasında gelişen süreç beni akıllandırdı. Alınmasın iyi ki öyle davrandı yoksa kendi kendime yarattığım bu annelik yükünden başka türlü çıkamayacaktım. Neredeyse son birkaç aydır hiç aranmıyorum ve nasılsın diye merak edilmiyorum. Telefonuma mesaj ve arama gelmiyor. Çok güzel bir yola girdi ve umarım devamı hep iyi olur ama yola çıktığın arkadaşını unutmak ya da hatırlamamak kırıcı bir durum. Gerçi bende bunu hak ediyorum, sonuçta kimse benden yardım beklemedi. 

Çok uzattım ve hemen bir sonuca geliyorum. Kendime ve benim gibi kendini herkese adayanlara söylüyorum, her şeyi hak ettiniz ve üzülüyorsanız oturup sadece kendinizden utanın. Ve artık bunu yapmayı bırakın. İnanın kendi kendinize annelik yapmaya başladığınızda sorunlar çorap söküğü gibi gelmiyor aksine o düğüm bir bir çözülüyor. Ve umarım isteyin ya da istemeyin yanınızda olan insanlara yine de küçük bir teşekkür ediyorsunuzdur.

Teşekkür ederim.


Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Telaşsız Bir Hayatın Kıyısında.

Güneşin Doğduğu Yerde Kadınlar Var!

Yorgunluk, Umut ve Sessiz Bir Çığlık.