Bu işte bir terslik var.

 

“Sorun ne biliyor musun?”

“Nedir?”

“Yalnızlığın ile alakalı o kadar sorun yaşamıyorsun ki bu bir sorun.”

Hayır, asosyal değilim hayatınızda görüp görebileceğiniz en kolay iletişim kurabileceğiniz insanım. Terapistim yine beynimi yakmakla uğraşırken, filmlerdeki gibi konunun ana temasını son dakika söyleyip bir sonraki seansa kadar can çekiştiriyor ve bundan büyük zevk alıyor.

Soruna gelirsek bana göre büyük bir lüks. Kendimle yaşamak kadar beni mutlu eden başka bir durum yok. Ama gelin görün ki terapistimde ailem gibi yalnız başıma bir hayat geçireceğim korkusunu yaşadı sanırım.

Birkaç yıl öncesine kadar gidersek ilişkiler hep arkama bakmadan kaçtığım durumlardan biriydi. Travmatik sebepler sayabilirim tabii ama en önemlisi sevgiye inanmamam ya da bana verilen sevginin altında ezilmemdi. Bu durumu çocukların ilk limon ile tanışmasına benzetiyorum. Daha önce tadını bilmediğin bir şey gibi, başta lezzet yok ekşimsi bir tat. Sevgisinin altında ezildiğim insanlar oldu, verdikleri o güzel sevginin karşılığı bende değildi. Onların verdiği bu his karşısında sunabileceğim bir his yoktu. Sonrasında karşılıklı olan da farklı sebeplerden olmadı, sebep bile olmayabilirdi. Olmayınca olmadı.

Ama sevgiyle tanıştığımdan beri yalnızlığım ile daha bir barışık oldum. Evet, bu işte bir terslik var. Müsaadenizle anlatmaya çalışayım. Öncelikle klişelerin klişesi ile başlayacağım, kendisiyle barışık olamayan birinin bir başkasıyla anlaşması mümmkünnn değil. Ben ise kendimle barıştıkça barıştım, sevdikçe daha çok sevdim. E sonunda kendimle çok iyi anlaşmaya başladıkça başkalarıyla anlaşma istediğim bir yok oldu, yani olmuş. Sağ olsun terapistim bu konunun üzerine düştükçe düştü.

“Büyük düşün, sınır koyma. Bir şeyin olabildiğince en hafif kütlede olduğunu ama çok büyük olduğunu düşün.” Dedi.

Geçmişte oynadığım tiyatro oyunlarından birinde rolüm dolandırıcıydı, ödül olan parayı almaları için aileye kollarımı açarak “büyük, çok büyük” diye bağırarak ikna etmeye çalışıyordum. O sahne canlandı gözümde bir anlığına nedense. Birileri şu an beni kandırmaya mı çalışıyordu, sahte bir ödüle mi ulaşacaktım bunun sonunda? Her şeyimi kaybedecektim.

Birini şimdiden daha güzel sevemezsin, dedi. Daha çok değil, daha güzel. Bu hoşuma gitti açıkçası, ikna olmuştum. Ben kimseyi daha çok sevmek istemiyorum, güzel sevmek istiyorum. Sakin sakin, hayatın akışı içerisinde ekşi tatlar olmadan sevmek istiyorum.

Yakın zamanda kalabalıklaşmam gerektiğini dile getirdi. Bu ödev gibiydi ama daha çok temenni barındırıyordu. Geçmişin ardında ne yaşandıysa yaşandı ve iyi ki yaşandı. Birini güzel sevmeye hazırladığı için her şeyi ile minnettarım.

Şimdiye gelecek olursak kimi getiriyorsa engellemeyeceğime eminim artık. Çünkü sevgiyi biliyorum. Sevilmeyi öğrendim, sevmeyi öğrendim. Arada ekşi tatlar olacağını bilmek gerekiyor ama onun da hayatın aroması olduğunu unutmayalım.

Yemek tarifi mi verdim sevginin yolunu kendimce çizdiğim bir yazı mı oldu onu pek anlamadım ama son olarak ne söyleyeyim onu da bilemedim. Eğer izin verirseniz sizin için bir temennide bulunmak istiyorum, umarım en güzell kendinizi seviyorsunuzdur.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Telaşsız Bir Hayatın Kıyısında.

Güneşin Doğduğu Yerde Kadınlar Var!

Yorgunluk, Umut ve Sessiz Bir Çığlık.