Şimdi ne olacak?
Karmakarışık bir yün yumağını aylardır açmaya çalışıyorsun. Gece gündüz sarmaşıkların arasında bir yol bulmayı ve düğümü çözmeye çalışıp sonuna geliyorsun. Upuzun, tertemiz bir şekilde yün yumağı önüne serilip yolunu tutuyor. Derin bir nefes alıyorsun, aylardır emeğini verdiğin düğüm çözüldü. Şimdi ne olacak?
Sıcağıyla cıvıl cıvıl geçen bir yazı geride bırakıyoruz ☹
bu konuda oldukça üzgünüm çünkü gerçekten yaz ayının vıcıklığına bayılıyorummm.
Ama bunun yanında aşırı aşırı yoğun geçen, insan seline maruz kaldığımız
birkaç ay oldu. Daha iki gün önce bu insan selinin içerisinden sağ çıkmış biri
olarak uzun bir süre insan görmemeye ihtiyacım var. Ne demişler, az insan çok
huzur!
Ama size anlatmak istediğim bu araba arkası sözlerimiz değil
elbette. Bu yoğunluğun bana nasıl iyi geldiğini anlatmak istiyorum. Akışa
kapılıp orada kaybolmanın, zihnimin sesini duyamamanın işleri yoluna sokacağını
hiç düşünmemiştim. Her zaman içsellikte kalmanın kontrolü elimde tutacağını
düşünerek yanıldım. İlk başlarda bu kalabalığın arasında büyük depresyona
girdim. Yalnız kalamamanın acısını nasıl derinden hissettiğimi anlatamam,
sonrasında bu durumu kabullenmek zorunda olduğumu ve geçici bir süre olduğunu
hatırlatarak uyum sağlamaya çalıştım. Hak verirsiniz ki iki senedir karantinada
kalıp, sosyal dünyamızın yok olması ve bunun yanında tam anlamıyla dört duvar
arasında yaşamaya uyum sağlamamız ister istemez sosyal anksiyeteye neden oldu. Buradan
hızlı çıkış yapmış biri olarak neye uğradığımı şaşırdığımda geç olmuştu. O yüzden uyum sağlamaktan başka çarem kalmayıp, kuyruğumu sıkıştıra sıkıştıra
insanlar arasındaki yerimi aldım.
Düğünler ve tatil ile başlayan bu süreç yeni işimin müthiş
bir koşturmacası ile devam ederken arka planda zihnim bırakın sorun yaratmayı
-ki en büyük yeteneğim bu- var olan sorunları bile düşünmüyordu. Bir gün durdum
ve dedim ki neler oluyor yahuuu? Düşünce evrelerim error mu verdi, yetilerim mi
kayıp oldu? Bilim insanları tarafından düşünme yetisini kaybeden ilk insan
olarak keşfedilecek miydim, neler olacaktı? Diye düşünürken bir anda olay
açıklığa kavuştu. Düşünecek zamanım yoktu. Bunun keyfini aldıktan sonra bilin
bakalım ne oluyor, elbette kendime düşünecek zamanı bırakmamak için meşguliyet
yaratıyorum. Hani evrenin dengesi, alma verme işleri falan. Ben hepsinin terazisini
bozmuştum. Bundan dolayı nasıl mutluyum anlatamam size. Bazı sorunlar kendi kendine çözülmeye başlamasın mı bir de değmeyin keyfime.
Konuyu bir klişeye getirmezsem şu an ölcekmişim. Kimseye
yetişmek zorunda olmamak nasıl bir keyifff öyle. Neden bunları kafama vura vura
anlatmadınız, neden biri bana dünyayı benim kurtaramayacağımı söylemedi de ben kendimi
olmayan bir yarışın içerisine soktum. Hani size telefon bağımlılığını anlatan
bir Hazal vardı ya şimdi o telefonlara cevap vermeyi bırakın görmemezlikten geldiğini
bile kendisine çaktırmıyor. Bu yüzden kafam, bedenim, ruhum o kadar hafif ki miss
gibiyim.
Arka tarafta güzel gelişmeler oluyor, hepsini anlatacağım daha sonra. Biliyorumm bu kadar uzatmama gerek yok
ama insan kötü şeyler kadar iyi şeyleri paylaşmanın hazzını daha çok yaşıyor. Umarım
sizler kendinizi kaybetmenin keyfini sürüyorsunuzdur. Herkese mola vermenin
lüksü içerisinde kendinizi de dinlenme tesisinde bırakıp hoş bir geziye
çıkmanız dileğiyle diyor ve düşük çenemi alıp gidiyorum. En sevdiğim stickerdaki
cümle ile öpüldünsss.

Yorumlar
Yorum Gönder