Şimdi ne olacak?



Karmakarışık bir yün yumağını aylardır açmaya çalışıyorsun. Gece gündüz sarmaşıkların arasında bir yol bulmayı ve düğümü çözmeye çalışıp sonuna geliyorsun. Upuzun, tertemiz bir şekilde yün yumağı önüne serilip yolunu tutuyor. Derin bir nefes alıyorsun, aylardır emeğini verdiğin düğüm çözüldü. Şimdi ne olacak?

Sıcağıyla cıvıl cıvıl geçen bir yazı geride bırakıyoruz bu konuda oldukça üzgünüm çünkü gerçekten yaz ayının vıcıklığına bayılıyorummm. Ama bunun yanında aşırı aşırı yoğun geçen, insan seline maruz kaldığımız birkaç ay oldu. Daha iki gün önce bu insan selinin içerisinden sağ çıkmış biri olarak uzun bir süre insan görmemeye ihtiyacım var. Ne demişler, az insan çok huzur!

Ama size anlatmak istediğim bu araba arkası sözlerimiz değil elbette. Bu yoğunluğun bana nasıl iyi geldiğini anlatmak istiyorum. Akışa kapılıp orada kaybolmanın, zihnimin sesini duyamamanın işleri yoluna sokacağını hiç düşünmemiştim. Her zaman içsellikte kalmanın kontrolü elimde tutacağını düşünerek yanıldım. İlk başlarda bu kalabalığın arasında büyük depresyona girdim. Yalnız kalamamanın acısını nasıl derinden hissettiğimi anlatamam, sonrasında bu durumu kabullenmek zorunda olduğumu ve geçici bir süre olduğunu hatırlatarak uyum sağlamaya çalıştım. Hak verirsiniz ki iki senedir karantinada kalıp, sosyal dünyamızın yok olması ve bunun yanında tam anlamıyla dört duvar arasında yaşamaya uyum sağlamamız ister istemez sosyal anksiyeteye neden oldu. Buradan hızlı çıkış yapmış biri olarak neye uğradığımı şaşırdığımda geç olmuştu. O yüzden uyum sağlamaktan başka çarem kalmayıp, kuyruğumu sıkıştıra sıkıştıra insanlar arasındaki yerimi aldım.

Düğünler ve tatil ile başlayan bu süreç yeni işimin müthiş bir koşturmacası ile devam ederken arka planda zihnim bırakın sorun yaratmayı -ki en büyük yeteneğim bu- var olan sorunları bile düşünmüyordu. Bir gün durdum ve dedim ki neler oluyor yahuuu? Düşünce evrelerim error mu verdi, yetilerim mi kayıp oldu? Bilim insanları tarafından düşünme yetisini kaybeden ilk insan olarak keşfedilecek miydim, neler olacaktı? Diye düşünürken bir anda olay açıklığa kavuştu. Düşünecek zamanım yoktu. Bunun keyfini aldıktan sonra bilin bakalım ne oluyor, elbette kendime düşünecek zamanı bırakmamak için meşguliyet yaratıyorum. Hani evrenin dengesi, alma verme işleri falan. Ben hepsinin terazisini bozmuştum. Bundan dolayı nasıl mutluyum anlatamam size. Bazı sorunlar kendi kendine çözülmeye başlamasın mı bir de değmeyin keyfime.

Konuyu bir klişeye getirmezsem şu an ölcekmişim. Kimseye yetişmek zorunda olmamak nasıl bir keyifff öyle. Neden bunları kafama vura vura anlatmadınız, neden biri bana dünyayı benim kurtaramayacağımı söylemedi de ben kendimi olmayan bir yarışın içerisine soktum. Hani size telefon bağımlılığını anlatan bir Hazal vardı ya şimdi o telefonlara cevap vermeyi bırakın görmemezlikten geldiğini bile kendisine çaktırmıyor. Bu yüzden kafam, bedenim, ruhum o kadar hafif ki miss gibiyim.

Arka tarafta güzel gelişmeler oluyor, hepsini anlatacağım daha sonra. Biliyorumm bu kadar uzatmama gerek yok ama insan kötü şeyler kadar iyi şeyleri paylaşmanın hazzını daha çok yaşıyor. Umarım sizler kendinizi kaybetmenin keyfini sürüyorsunuzdur. Herkese mola vermenin lüksü içerisinde kendinizi de dinlenme tesisinde bırakıp hoş bir geziye çıkmanız dileğiyle diyor ve düşük çenemi alıp gidiyorum. En sevdiğim stickerdaki cümle ile öpüldünsss.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Telaşsız Bir Hayatın Kıyısında.

Güneşin Doğduğu Yerde Kadınlar Var!

Yorgunluk, Umut ve Sessiz Bir Çığlık.