İstikrar mı, göbek adım.

📷 https://dribbble.com/SorenSelleslagh


Hellooo! Ne var ne yok, nasılsınız bakalım? Keyfiniz yerindedir umarım.

Bir önceki yazımda narsistçe kendime iyi ki doğdum yazısı yazacağımdan bahsetmiştim ama canım hiç
istemedi. Bu sene çok güzel bir doğum günü haftası geçirdim, sanırım doydum ❤

Ay noluyo noluyo ya, diyerek size olanları anlatmak istiyorum.

Temmuzun ilk gününden beri hayatımda belki biraz görünür şekilde ama çoğunlukla içsel bir
dönüşüm oldu. Biliyorum her seferinde kişisel gelişim anlatır gibi anlatıyorum ama işte
gelişiyor ve değişiyoruz diyerek, Tarkan gibi havalı bir şekilde devam etmek isterim.

Ay bir daha olmaz yahu, dediğim kızlarımdan biri ile yine aynı duruma düştük. Kimsenin hayatına
müdahale etmediğim –ki neden insanlar insanların hayatına müdahale eder anlayamıyorum-
noktada hak etmediğim bir davranışa maruz kaldım. Bunun bir daha olmasını istemiyordum ama gel
gör ki insanlar, diyerek bu konuyu zirvede bırakmak isterim.

Geçen senelerde birbirimizden uzaklaştığımız bir dostim ile buzları yeniden erittik. İnsanların o
dönemlerde hissettiği kızgınlık durumları, kırgınlıkları zaman geçtikten sonra halledebilmesi beni hala
şaşırtan bir evrim. İnsan olmanın, hissetmenin olayını hep bu durumlarda anlıyorum ve bunu
seviyorum.

Bu ay garip şekilde uzun zamandır görüşmediğim, özlediğim insanlar ile bir araya geldim. Bu bana
gerçekten çok iyi geldi. Her ne kadar fazla sosyalleşmenin cezasını tükenmiş bedenim çekse de
halledilmeyecek bir şey değil.

Geçen hafta sonunu Sapanca’da geçirdim. Gezdiğim gördüğüm yer çok olmadı, çünkü takdir edersiniz
ki gezip, görecek bir yer yoktu. Eh bir de güzide memleketimiz Arap istilasında olduğunu var sayarsak
oradaki tek Türk olabilirdik. Yine de yarı yarıya keyifliydi, diyebilirim.

Yılın yarısı maalesef geride kaldı ve bilin bakalım kim tatile gidecekken bir gün önce covid oldu?
Elbette, o şanslı kişi benim. Bu yıl hayalini kurduğum deniz, kum, güneş kalbimde büyük bir yara
olarak kaldı. Bu konuda bir dokun bin ah işit durumu içerisindeyim 👀

Aralık ayında yeni yıl için bir yazı yazmıştım, oradaki hedeflerime bir bakayım, dedim ve ne göreyim
yahu? Hiçbiri olmamış, henüz. Açık hesap yapacak olursam, sağlık olarak daha iyi bir dönemdeyiz.
Yüzmeyi halledemedim çünkü gezmekten, çalışmaktan ve covid olmaktan zaman ayıramadım.
Kanserli çocuklarıma çok kaliteli birkaç insan katabildim ama bu konuda henüz istediğim noktaya
ulaşamadım. Barınak konusunda ise hiçbir gelişme yok. Maddi olarak bireysel yapabildiğim yardımlar
dışında, bu hayalin yanından bile geçemedim.

Eee elbette bir de gönül işlerimle ilgili bir dileğim vardı. Geçen yazdığım yazıda bazı itiraflar oldu,
buna istinaden de geçen günlerde twittterda hayatımı yoluna koyma listesi yaptım ✌ Buradaki
maddelerden biri de köprüden önceki son çıkışta gönül kapılarımı kapatmaktı. Bu konuda yeni bir
güncellemem var, bu kapıyı kapatmak istemiyorum. Buna değen biri için o kapıyı açık bırakmak
istiyorum. Küçük bir yol yanlışlığı ile kaldığım yerden devam etmeye ve o şanslı kişi kim ise onun için
beklemeye karar verdim. Gördüğünüz gibi kararlarının arkasında duran, aşırı istikrarım göbek adım. 

Egomu da kastığıma göre, bu hafta minik yeğenimle ile tanışma zamanımız geldi. Aşırı heyecanlıyım,
buna şok oluyorum ama çok merak ediyorum. Başta tıpatıp bana benzerken, şu an benimle alakası
olmaması biraz üzdü ama ileride telafi ederim onu ben ☺

Yaptığım gevezelikleri burada sonlandırarak daha fazla başınızı ağrıtmayayım. Ağustos ayına keyifsiz
bir giriş yapmıştım ki şimdi daha iyiyim. Her zaman keyfimiz gıcır olacak değil herhalde.

Bazı yolları bulmak için büyük kaybolmaların eşiğinden geçiyoruz. Tek bir yol, doğru olmadığı gibi
hayat bize küçük ipuçları vererek ilerliyoruz. Umarım bu labirentin içerisinde birbirimize yol
göstererek ilerleriz, diyerek Pollyanna dileklerimi de dilediğime göre gittim ben.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Telaşsız Bir Hayatın Kıyısında.

Güneşin Doğduğu Yerde Kadınlar Var!

Yorgunluk, Umut ve Sessiz Bir Çığlık.