Yaz bizim.

 




Heeellööö dostilerimm 💃

Nasılsınız bakalım, keyifler çokkk yerindedir umarımmm.

Tam bu yazıya başlamadan beş dakika öncesinde uyukladığımı söyleyerek başlamak istiyorum. Çünkü o kadar tatlı bir anı aklıma düştü ki bir anda tatlı bir kalp çarpıntısı ile buraya gelme isteği tuttu. Bundan tam bir sene önce geçirdiğim 1 Temmuz günü hayatımın ennn tatlı günlerinden biri oldu. Bugüne dair ayrıntılar veremeyeceğim, maalesef affediniz plsss.

O güne gelecek olursam, birçok kötü günün ve kişinin hatırasını geride bıraktığım bir gün oldu. Yıllardır beynimde dolanan düşüncelerin ve beni bir noktada da olduğum yere kitleyen bazı duvarların en eğlenceli ve en tatlı şekilde yıkıldığı bir gündü. Hep cesaretli bir insan olduğumu düşünürdüm. Bazı noktalarda sevgimi kör bir şekilde savunduğum, bazı noktalarda ise istemediklerimi griliğe yer bırakmadan reddettiğim anlardı bu cesaretlilik. O günden sonra ise ezbere dayalı hiçbir şeyin kırıntısının kalmadığı bir gün oldu. Seviyorum ama, sevmiyorum "amaların" yer aldığı; olmanın ya da olamamazlığın nedenlerine bağlı kalmadan tatlı şekilde hayatın içerisinde kabul gördüğüm bir yere evrilmesi, bence bendeki cesaret tanımını değiştirdi.

Son zamanlarda ise bundan uzaklaştığımı hissediyordum ki bugünü hatırlayana kadar. Cesaretimin kırılması ise sene başından bu zamana kadar süregelen sağlık problemimin beni duygusal olarak etkilemesi olduğunu söyleyebilirim. İtiraf etmem gerekirse, etkisinin bu kadar yıkıcı olacağını hiç tahmin etmemiştim. Elimi ayağımı her şeyden çekme isteği beni bir noktada hayattan geri çekilme noktasına getirdi. Azıcık sosyal anksiyete, hareket etmeme isteği falan derken insanlar ile arama örmek istediğim duvarı fark etmem geç oldu. Şimdi bunu biraz daha dengeye getirmek istiyorum. Ama durun yahu karamsarlığa kapılmıyoruz çünkü benim en sevdiğim aya giriş yaptıkkk ✌

Bu arada geçen günlerde ve geçen seneki günümün de bir parçası olan Tom'cuğumun konserine gittimmm. Keyifli geçtiğini söyleyemiciğimm. Öncesinde maalesef biri yüzünden yaşadığım büyük gerginlikten dolayı mı yoksa gerçekten konser mi keyifli değildi bilemiyorum ama tad almadım. Benim etkinlikelere ve tatillere çokça yalnız gittiğim birçok kişi tarafından biliniyor. Yine böyle bir senaryonun içerisindeyken konsere dahil olan ve o anların tadını fazlasıyla kaçıran biri yüzünden bir daha asla kimseyle en değerli anlarımı paylaşmayacağıma yine emin oldum diyelim.

Her neyseeee yılın yarısını tamamladık. Öyle ya da böyle zaman geçiyor, hayat bazen su gibi akarken bazen de anın içerisinde sıkışıp kalıyoruz. Bu sene hayatımda ilk defa zamanın akmasını kalpten bir şekilde diledim sanırım. Geçmişe bakınca hiçbir zaman çok mutlu bir ailede büyüyen, mutlu bir çocuk olmadım. Hiçbir zaman sevilmenin tadını doyasıya çıkarmadım. Karşılıksız bir düşüncenin parçası olmadım. Aldatıldım, ağladım. Kimini çok üzdüm, kimine çok haksızlık yaptım, kimini çok sevdim. Kabul etmedim, isyan ettim, hayallerin içerisinden çıkamadım, gerçekliği reddettim. Kulağa böyle anlatırken size olumsuz gelmesin. Neden bunlardan bahsettiğimi bilmiyorum, ruhum bir şeyin sancısını çekiyor şu an ama neyin olduğunu bilmiyorum. Nelerin sebep olduğunu biliyorum elbette. Ancak bunun sonucunda ortaya ne çıkacak beraber şahit olacağız. 

Bunların sonucunda hayatı seven, kahkaha atmaktan çokça haz duyan, yemek yemeyi aşırı seven, yürümekten şikayet eden, sevdiği insanları kalbinden seven ve onları korumak isteyen, araba kullanmakta şu an çok kötü olan, dinlemekten müthiş haz duyan, anlatmaktan sonsuz keyif alan, korktuğunu bilerek yaşamayı seçen, kabul etmediği ve haksızlığa uğradığında kavga etmekten asla çekinmeyen, dans etmekten aşırı keyif aldığını keşfeden ve belki de daha çok bilmediği özelliği ile iyi ya da kötü kendini kabul etmiş biri çıktı. Elbette kendimden sonsuz derecede memnun değilim, ama en çok keyif veren tarafı da olayın burası. Her şeye rağmen sırtını sıvazlamayı öğrenmek.

Eskiden sevilmeyi ararken artık bunu aramadığımı fark ettim. Çünkü hayatın bir parçası sevilmek istemek, bunun kadar doğal bir istek olmadığını görmek büyük rahatlama sağladı. Aramıyorum çünkü biliyorum, onun parçası kimse zamanında orada olacak. Ya da yaratıcılık beklemiyorum, çünkü zorladığım zaman orada hazır olacak bir şey değil. Parçanın tamamlanması gerektiğinde kendiliğinden akacak.

Hayatın bir hedef olmadığını, onun deneyimin bir parçası olduğunu anladığım an omuzlarımdan bir yük kalktı. Bir yere koşmak ya da varmak zorunda değilim. Hayat beni bir durakta beklemiyor. O sadece yaşanılan bir şey. Nefes alıp vermek kadar doğal.

Biliyorum, yaşarken söylendiği kadar kolay olmuyor, ama geçtiği an anlıyoruz. Bazen bir sorun hiç gitmeyecek gibi, bazen beklediğimiz hiç gelmeyecek gibi. Zorlanıyoruz, ama yine de devam ettiğimizi görmenizi istiyorum. Her şeye rağmen iyiye kötüye, zora kolaya, mutluluğa mutsuzluğa rağmen devam ediyor ve geçiyor.

Şu an birçok şey benim için zorlu geçiyor, ama orada kalmıyorum. Akışın içerisinde hareket etmeye devam ediyorum, sık sık geçeceğini hatırlatmak işi kolaylaştırıyor. Bir şey itiraf edeceğim, bu kadar zorluğun içerisinde hiç kalmamıştım, ama hiçbir zaman da bu kadar kolay olmamıştı. Dışarıdan biri sorsa o kadar anlatacak bir şeyim yok ki bu konular ile ilgili. Garip bir tezatlık var.

Geçmişin hiçbir hesabının bende kalmadığı, oradan beklentimin bir hiç olduğunu sadece şu an ve gelecekle ilgilendiğimi çok açık bir şekilde belirtmek istiyorum. Hiçbir konuşma orada yaşanılanları silmeyecek. Bu ne çocukluğumu daha mutlu yapacak, ne ailemle daha mutlu anılarımı yerine koyacak, ne de aşklarımı daha güzel hatırlayacağım.

Sizinle hiç bu kadar açık konuşmamıştım sanırım. Biraz fabrika ayarlarına dönüp tatlı Pollyannacığım ile ulusa seslenişimi yapıyorum. Ayyhh durun, size bir şey soracağım. Arkadaşlarım, ben toksik pozitif bir insan olabilir miyim? Ben evet diyorum. Ama bence daha az toksik pozitiflik yapıyorum gibime geliyor. Dengeyi buluyorum galiba ya. Neyse durun şimdi, demek istediğim şu ki, hayat çok zor, biliyorum. Ama onunla ve özellikle kendimizle kavga etmeyi bırakmaya çalışalım mı? Olanla kavga etmekten ziyade onu biraz yaşamak ve ileriye bakmaya çalışmak daha kolay olurmuş gibime geliyor. Ben şimdi biraz bu deney üzerinde çalışayım, size de net yönlendirmelerle şapacaaağım.

Arkadaşlar, bir de yazım yanlışlarım yüzünden yazı yazmam her an yasaklanabilirrrr, bir de Twitter hesabım askıya alınırsa hiç şaşırmayın ahahah gerçekten asla dikkat etmiyorum ve inanın ki önemsemiyorum. Bu konuda ağır eleştirilere maruz bırakan sevgili dostlarım, beynimden geçeni yakalamak ve sonradan da okuyup değiştirmemek için dönüp bakmadığımı itiraf edebilirim. Yani zaten daha az takıntılı nasıl olabilirimi bile takıntı yapmışken hayatıma bir de bunu katamiciğiimm. Beni böyle kabul ettiğiniz için tişikkirliirr.

Ve tatlı bir yaz şarkısı da ekleyippp kaçıyorummm, hepimizee aşırıııı aşıırıı tatlı yaz dönümleri 🌞

Summer is ours!

https://open.spotify.com/track/722GjXYyEUUCuITzLj4JsU?si=139899e424a14cdc




















Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Telaşsız Bir Hayatın Kıyısında.

Güneşin Doğduğu Yerde Kadınlar Var!

Yorgunluk, Umut ve Sessiz Bir Çığlık.